Öne Çıkan Yayın

Büyüttüm... Şimdilerde koskoca bir delikanlısın yüreğimde...

Ben yeterince sevdim seni yillar rağmen. Kimsenin ulaşamayacağı yere kaldırdım mazimi.Dokunmaya kıyamadıklarımla sevdim. Sadece uyumad...

29 Ocak 2015 Perşembe

ÖZGÜRLÜK YALNIZLIKMIŞ MEĞER...



Özgür yaşamak hakkımızdı evet. "ben hesap vermem", "bana karışma", "sıkma beni" hatta bazen kocaman bir çığlık attığım oldu köşeye sıkışmış ordan çıkamayan bir çocuk misali. Zordu geldi o zamanlar birgün özleyeceğimi nerden bilebilirdim?











Ahh sen yoksan neyleyim ben özgürlüğü yerin dibine batsın. Benim en büyük özgürlüğüm sana koşmakmış. Yanlışmışım yanılmışım....



Gönlünü ala ala gittiğim yerler var ya senle kavga etme pahasına yaptıklarım işte senden sonra hiç yapmadım. Senden sonra seni hiç üzmedim. Özgürlük yalnızlıkmış meğer bilemedim...





Tam da istediğim gibiyim aslında kimseye hesap vermeyen, başına buyruk, istediğini istediği zaman yapan. Mesela diken üzerinde değilim artık. Telefonumu cebim yoksa çantama koyabiliyorum. Yetişeceğim bir yer yok. Ben istersem bir kahvelik daha oturabiliyorum. Ya da etek giyiyorum mesela kavga dövüş giydiğim kıyafetler artık kuytu köşede değil. Ama dedim ya yanlışmışım. Özgürlük yalnızlıkmış YANILMIŞIM... BÜTÜN ÖZGÜRLÜĞE KOŞANLARA...

27 Ocak 2015 Salı

uzaktan ilişki yaşanır mı?







Günümüzde üniversite ve internet yaygınlaştıkça uzaktan ilişki kaçınılmaz bir hal aldı. Sanal sevgili ya da adı olup kendi olmayan sevgili. Peki sizce uzaktan ilişki yürütülebilir mi? Ya çok seviyorsan?






Üniversite aşkları sanal aşka göre daha şanslı durumdalar. En azından yaşanmışlık olarak. Hayali değiller... Ama istatistiklere göre bir ilişki yaşamak için sürekli görüşmek temas halinde olmak gerekiyor. Yani sanal aşklar ilk maddede kaybetmiş gözüküyor.

Peki ayrı şehirlerde aynı yaşanan aşklar? Bu da ikinci maddeye giriyor. Yine istatistiklere göre ilişkide en fazla 21 günde bir görüşmek gerekiyor. Üniversitesi bitince ayrılmak, tayini çıkması, şehir değiştirmek vs. ayrılık çanlarının göstergesi. Çünkü 21 günden sonra ilişki yaşadığını hissetmemeye başlıyormuşsun. Bağı koparmamak amaçlı alınan tedbirler bir süre sonra elinde patlıyor anlayacağınız. Kısaca gözden uzak kalan gönülden ırak olur cümlesini doğruluyoruz.

Peki ya ne yapmalı? Mecburiyet dışında uzak kalınmamalı eğer uzak kalınsa bile en fazla ayda bir görüşülmeli. Tabi ki ömrünün sonuna kadar değil. Eğer imkanlar yerindeyse ilişki uzatılmadan ciddiye binmeli. Eğer sene geçmesine rağmen bu şekilde devam eden bir ilişkiniz varsa ayrılık kapıda girmesine izin verin. Çünkü sadece zaman harcamış olursunuz ve o harcadığınız zaman size acı mutsuzluk üzüntü olarak geri dönecektir. Ne kendi zamanınızdan verin ne de zamanın çalınmasına izin verin...

24 Ocak 2015 Cumartesi

çocuk kalabilmek mi ? o da ne demek






Ne kadar masumdur çocuklar. Hiç bir kötülük birikmez mi içinde evet birikmez. Hangi ara büyüyüp o masumluğu kaybediyoruz. O minicik eller ne zamanda silah tutmaya başlıyor ne zaman sevimli kesik konuşmalar küfre dönüyor. Ne zaman hızsız kapkaççı çıkıyor aralarından anlamıyorum ve ben galiba o arayı kaçırıyorum.







Sevilmeye layıktır onlar koca adamlardan daha adamdır. En azından deneyim kazanana kadar. Hırsımız öfkemiz hayatta kalma çabamız bizi biz olmaktan çıkartıyor. Çocuk kalsaydım diye düşündüğümüz çok olmuştur değil mi? Peki bizim çocuk kalmamız için şartlar yeterli mi? Hayat bize çocukluk yaparken bizde çocuk olabilir miyiz? Çocuk kalabilir miyiz? Belki. Ama çok zor.

Bizi büyüten insanlar hatta daha da ilerleyip insanlıktan da çıkaranlara selam olsun. Ha bir de her şeye rağmen içindeki çocuğu kaybetmeyen insanlar. Siz çok güçlüsünüz...

23 Ocak 2015 Cuma

açılan yaradan ancak yaradan(rabbim) anlar





Allah a sığındım ben zor zamanlarımda. Bildim ki beni benden daha iyi tanır beni en iyi o bilir. Beni çaresiz bırakmaz. Sabahlara kadar yalvardığım oldu bazen, uykumu kaçıranlara inat uykusuzluğumla dualara sığındım.




Mutlu zamanlarımda unuttuğum olmuştu el açmayı. Belki de gerek görmedim mutluydum zaten. Yanlış! Mutluyken de şükretmeli insan etrafında sevenleri olduğu için önüne o kadar aç varken bir tasta olsa yemek geldiği için. Sakat olmadığın için ve bir çok şey için. Hayatımdaki artıları yazdım. Eksileri de bilemedim artılarımın fazla geleceğini. Meğer hazinem varmış benim olduğu için bakmamışım.

Benim duaya üşendiğim de oldu. Tövbe haşa! Çünkü duamın içinde acı öfke hüzün yoktu. Kısa sürerdi. Taşlar yerli yerindeydi ne için dua edebilirdim ki?

 O yüzden biz çiğ süt emmiş yaratıklarız. Ne zaman işimiz düşse o zaman çareler arar o zaman el açarız. Şimdi mi ne oldu? Benim unuttuğum zamanlara inat beni unutmamış. ( Allah affedendir, bağışlayandır, gönlü zengindir.)

Kim inkar edebilir seni varlığını? Benim imdat çığlıklarıma kulak tıkamayan rabbim mucize yanında sönük kalır...

Ne istersen yaratandan iste. O sana en iyi merhemi bilir. En iyi çareyi verir. Açılmayan kapılara anahtar olur. O isterse imkansızı bile önüne serer. O isterse butun dağlar yok olur.

Mutsuzsan duayı mutluysan şükrü düşürme dilinden. Fani dünyada biter bir gün. Cebinde trilyonların varken aç kalırsın ahirette ya da beş kuruşun yokken zengin oluverirsin. Ne dilersen en hayırlısını dile ama Allah'tan dile er ya da geç sahip olursun. Olamazsan da uzulme Allah kullarını yarım bırakmaz demek ki daha da iyisini verecek BEKLE...

Başla çizgisindesin bugün






Her sonun arkasında yeni bir başlangıç gizlidir. Yaşanılan hüzünlü anılar, mutlu günler göz yaşlarıyla birlikte sona yaklaştırır insanı. Herkes kendi sonunu kendi yazar. Kimi yorgunluk sancısıyla birlikte kimi mutluluktan başı dönmüş şekilde. Arkamızda bıraktığımız her insan arkamızda olmak istediği için bırakıldı ve donup bakmadan yürümek gerek mutlu olsan da. Bırak o arkanda olmaya devam etsin. Sen önüne bak...




Belki yeniler daha mutlu eder seni nerden bileceksin denemeden. Belki de mutlu olduğunu zannettin. Hayır mutluydum deme hemen! Tamam sen mutluydun da belki o değildi. Bilemezsin.

En guzel güneş yağmurdan sonra gelmez mi? Yağmur ne kadar yağarsa güneş o kadar ısıtır insanı. Yağmura aldanma sen gelecek güneşi hesabını yap. Her yeni gün başlangıcın her güzel insan yoldaşın olsun.... Bırak yaraların durmadan kanasın fark eder mi?

Sonlarına uzulme ki başlangıçların taze tertemiz olsun. Bir acı çekersin alnının akıyla bin mutluluk gelir sana. Butun başlangıçlara...

22 Ocak 2015 Perşembe

sabır anahtarın olsun









Her şey istediğin gibi gitmiyorsa dur ve sabret. Allah sabredenlerle beraberdir. Akışına bırak bir süre. Çünkü uğraştıkça daha da kötüye gider...

Herkesin hayatında ilerleme duraklama ve gerileme dönemleri olmuştur muhakkak. Gonul ister ki hep güzele yol alıp gidelim. Ama bazen evdeki hesap çarşıya uymaz ve ilerleyemezsin. İşte tam dönüm noktasıdır o aslında.


Eski yolun bitmiş eski kararların vadesi tükenmiş yeni kararlar alma vakti gelmiştir. Aceleci olma! ne istediğini bilmeden hareket etme. Çünkü o zaman yanlış yaparsın. Sadece gerilememek için çaba göster duraklamak kotu bir şey değildir çünkü. Kaybedecek bir şeyin yok kaldığın yerden devam edersin ilerlemeye. Hem hayatın yorgunluğu fazla ağır gelmiş olmalı biraz yüklerini hafiflet. Kafanı dağıt.

 Kendine güven. Sen kendinin kefilisin unutma. Her şey guzel olacak dersen olur. Sen istersen başarırsın. Yeter ki ne istediğini bil.

21 Ocak 2015 Çarşamba

adımlarını sayarsan yorulursun



Düşünmeden atılan her adım dipsiz bir kuyu gibidir. Sonu gözükmez. Bilemezsin nereye nasıl gideceğini. Kayboluverirsin bir anda. Sen kimseyi göremezsin , kimse de seni bulmak istemez zaten.

Çırpındıkça batarsın bazen. Aynı yükü taşırsın ama taşıdıkça ağır gelmeye başlar. Her baktığın yerde senden geri kalmayan yorgun suratları görünce önce rahatlar sonra kaldığın yerden devam edersin yoluna. Herkes yolunu kendi seçer derler. Engebelimi yoksa düzlük mü senin kararın...

(bilseydim eğer bir yolun sonunda sen varsın. O zaman kendimi bırakır yine gelirdim)

Yarınların önündeki yolda geçmişin arkandaki ve duşunduğun her an hayatından gidiyor. Ya duşunup gitmeyeceksin. Ya da hiç düşünmeden gideceksin. Karar senin yarınlarda geçmiş olacak bir gun ve yine dönüp baktığında koskoca yanılgılar bırakma ardında. Sağlam yeri bile inleten ve silinmeyecek adımlar senin elinde.

20 Ocak 2015 Salı

sağım yalan solum yalan


Yalan çağımızın yeni hastalığı... Attığı adımı bile yalan olan insanlar tanıdım ben. Dışı pahalı içi pahasız. Ustu başı düzenli hayatı düzensiz. Zengindir yalancılar. Herkesin hayatından çalıp kendi hayatına ekler çünkü. Pahada zengin karakterde fakir...

Nice insanlar gördüm üstünde elbise yok nice elbiseler gördüm içinde insan yok. Ne de güzel anlatmış...

Biz kıyafetiyle insanlığı eş değer tutan insanlarız ve bu yüzden kaybediyoruz aslında. Takım giyene adam diyebiliyoruz mesela. Ne güzel bir sıfattır sıfatsızlara adamlık. Ama üzerine bir kaç beden büyük. Tıpkı giydikleri takım gibi...

Yalan her an her yerde karşınıza çıkabilir. Panik yapmayın. Derin bir nefes alın. Kurtulmanın yollarını bir an önce arayın. Düzelir diye beklemeyin. Bu hastalığın sonu ölümdür yani umutsuz vaka. Ha bir de unutmadan yalan bulaşıcı değil karakter meselesidir. Herkese bulaşmaz...

18 Ocak 2015 Pazar

matematik insanı...






Bazı insanlar matematik gibidir. Bazen üssü sayılara benzerler hatta. Üzerinde sıfır vardır. Sen çok büyük çıkacak sanırsın. Sonucu bir olur. Tam bir fiyasko yani... Bazen değer verirsin yanlış çıkar. Çünkü senin verdiğin en büyük değer onu en küçük yapmaya kafidir.

Sonucunun ne olduğunu bilemezsin. Ama yine de çabalarsın çözümlemek için. Uğraşırsın uğraşırsın o kadar emekten sonra bir bakmışsın aaa sonucu sıfır😊




Akıllanır mısın hayır. Tekrar denersin tekrar tekrar... Test usulü işler bazen insanlar. Dört seçeneğin vardır ve sen hep yanlışı seçer doğrusunu öğrendikten sonra önceki darbelerden yanlış olduğunu anlar ve ben bu soruyu nasıl yanlış yaptım dersin.

Dört hayvan bir insanı götürüyorsa yaşasın çoktan seçmeliler... Sıfır bazı insanları yutmaya yetiyorsa yaşasın matematik...

15 Ocak 2015 Perşembe

sensizlikle başbaşayım...







 



Unutmak mı? Hayalini görsem sarılırım. Öyle hasretimsin hala. Ne zaman unutmak istesem daha çok aklımdasın. Hatırımdasın...


Sensizlik mi? Benden uzak kalsın. Sen bilmezsin sensizliğin acısını da bana yaşatansın...




Özlemek mi? Boğazım düğüm düğüm, ellerimde senin kokun, gözlerimde senin yüzün, kulağımda hala sesin var. Attığım her adımda kaldırımları ağlatan isyanım ve senin hayali siluetin. Her adımda biraz daha geliyorum sana. Yaklaşıyorum yaklaşıyorum tam geliyorum, hayalimde bile kayboluyorsun...


Sevmek mi? Seviyorum be hala seviyorum. Düşündükçe kanatlanıyorum. Uçuyorum bir anda ama sonra düşüyorum...

14 Ocak 2015 Çarşamba

bir varmış bir yokmuş bir daha yokmuş...







Yokluğun içime işledi yine soğuk rüzgar gibi. O kadar sensizlikle doluyum ki sana yer kalmadı kalbimde. İnsan zamanla her şeye alışırmış derler ya alıştım işte.




Özlemiyorum mesela eskisi gibi. Özlemlerimi gözyaşlarımı sildiğim mendille birlikte çöpe attım. (bir daha beni üzenlere bakmadım) Sahi en son ne zaman görmüştüm senin gerçeğini, gerçeklerini. Ne zaman sevmiştik ne zaman vazgeçmiştik. Anlamadım. Ne kadar güldüm de bu kadar ağladım bilemedim.

Sensizlikle doluyum yine bugün. Bir kere daha yalnız çaresiz ve yorgun. Yırtık bir kitap gibiyim bugün sayfalar okunaksız parçaları birleştirilemez, atmaya kıyamadığı ama rafta tozlanmaya mahkum bir kitap. Kitap demişken boş değildi içi aslında dopdoluydu huzur vardı görebilene mutluluk vardı. Sen son sayfasından başladın okumaya ve başlamadan bitti.

Senli cümleler bile artık sensizlikle bitiyorsa yazılacak üstüne söylenecek tek bir cümle kalmamıştı aslında da neyse...

Büyüklüğü bana ver yine küçüklük sende kalsın. Sevmediğin oyuncaklarını da ver bana sevdiklerin yanında olsun. Oyun oynadık birlikte kotu rolleri bana ver iyiler senin olsun. Yine de istemedin ya
canın sağ olsun. İstersen yine çık oyundan bu da son olsun...
  

12 Ocak 2015 Pazartesi

Kendini senden başka kimse değiştirmesin



Değişmeyen tek şey değişimin kendisi diye boşa dememişler. Eğer şimdiden memnun değilsen yarınını değiştir. Dününü değiştiremezsin geçmişin onlar senin. En kotu en güzel tecrübelerin. Nereye gidersen geçmişin gelir seninle.

Bugününü değiştir. Yarınların daha guzel olsun. Ancak oyle dunun değişir yavaş yavaş yarınların dunun olur ve güzelleşir. Silersin sevmediklerini aklında istemediklerini.

Kendini değiştir etrafındakileri herkesi. Kendi isteğinle değişmezsen seni üzenler seni oyle bir değiştirir ki tanıyamaz olursun kendini...

8 Ocak 2015 Perşembe

insanlıktan çıkaranlara...








Ayrılıkların bile tadı yok eskisi gibi. Kimse yıllarca yas tutmuyor gidende kalanda...

Artık anlamı yok beraber geçirilen zamanların. Unutmak kolay gelmiş herkese ve unutmuşlar. Gönül almakta yok. Kaybetmek zor gelmiyor çünkü.





Pazara çıkmış sevdalar aşklar ciğeri baş para etmeyen insanlara yok paraya veriliyor. Yok para demişken zaten kimsenin aşkı da beş para etmiyor.

Şarkılar bile ayrılık çalarken oynuyor. Öyle güzel bir zamandayız ki kimse görmüyor, duymuyor, bilmiyor. Yasların suresi kısaldı, insanlar taş olmuş ağlamıyor.


Sahi biz ne zaman insanlıktan çıktık?

7 Ocak 2015 Çarşamba

Ailemden başka can bilmem ben...




Aile, benim ailem... En içten gülümsemem en içli ağlayışım... Anlatmaya kelimeler yetmez. Cümleler anlatamaz sizi eksik kalır.

Kim seni bu kadar bağrına basabilir ki bu hayatta ya da kim karşılık beklemeden koşar yardımına. Ailen varsa sırtın yere gelmez arkadaş. Kimse bana yalnızım demesin, onlar varken çoklu yalnızlık yaşarsın bazen. ( düşün seninle yalnızlığa bile razılar)

Çekirdek ailemin büyük kahramanları. Benim yanımdan bir an gitmeniz beni karanlığa çeker, nefes alamam. İşte o zaman yorgun düşer yüreğim yenilirim.

 Sıcacık yuvada kahkahalar varsa, tencerede yemekler pişiyorsa, sofraya hala uç beş tabak geliyorsa hala mutluluk derim adına. Biz aileyiz aynı anda güler ağlarız. Dertlerimiz poyraz mutluluklarımız bayram sabahı gibi. Annem hep derdi de anlamazdım demek istediğini şimdi anlıyorum. "parmaklarının biri koparsa diğerleri eksik kalır". Annem el ise biz parmaklarıyız...



5 Ocak 2015 Pazartesi

yara sardıkça yar sarıldıkça iyileşir







İsterdim ki büyük bir fırtına kopsun içinde beni gördüğün zaman ya da görmediğin zaman yaşamanın anlamsızlaştığını düşün.


Ne olurdu bensiz bir dünya hayallemeseydin. Bencilce mi hayır olsa olsa sevgice aşkça...



Özel olduğumu defalarca duymak bile yetmeyecekti aşkıma hissetmek istedim. Sıcak bakışlarını dolaştır üzerimde tekrar tekrar güzel olduğumu söyle. Yalan da olsa dinler mutlu olurdum. Tarifi olmayan denizlerde yüzmek istedim boğulacağımı düşünmeden. Sırtımı sıvazlayan çok oldu benim. Oysa ben yaslanmak istedim.

Ben sana inat kuş cıvıltısıyla uyandım her gün. Ufacık yatağımda büyük hayallere sarıldım. Korkuyla aşkı bir yaşadım ( Aşkım olmadı, korktuğum oldu). Bir gun daha yazmaklayım bir gün daha sağanaklı. Bir gun güneş açtığımda ısınmaya kalkma sen bana yar değil yarasın. Sen bana yara bile değil yaramazsın

3 Ocak 2015 Cumartesi

ayrılığı birde benden dinleyin





İlk zamanlar boşa çırpınır kabul edemez olursun, yediremezsin ayrılığı. Dönecek diye beklersin eminsin ya kendinden (benim gibisini bulamaz). Telefonun bile uzağındadır ( ne de olsa arayacak). Arar tabi ama o değil, telefonun apansız çalar koşarak gidersin veeee hayal kırıklığı...

Zaman yavaş yavaş geçer. Bir bakmışsın buyuk bir öz güvenle bıraktığın telefonun elinden düşmez olmuş. Önce kendine sinirlenirsin sonra herkese çatmaya başlarsın. "





Artık çareler çaresiz gelmeye başlar iyice yorgun düşersin hasta gibi hissedersin kendini her gun, yorganın yastığın en yakın şahidin olur ağlamalarına. Bilirsin kabullenirsin ya da etrafına öyle davranır kendini yiyip bitirirsin...

Öyle bir ayrılıktır ki o bütün gitmeler anlamsızlaşır. Sen bile aynaya baktığında güzel gelmezsin kendine. Artık sahte gülmeler vardır dudaklarında, eee her gun de ağlanmaz ki! çekinirsin ağlamaktan. İçine akar gider göz yaşların. Düğüm düğüm olmuş boğazın.

Hoş geldin AYRILIK. Ne zormuş seni taşımak! Hangimiz güçlüysek o galip gelecek bu savaştan. Hoş geldin AYRILIK. HOŞGELDİN kahkahalarımın esas katili, dunumun sebebi bugünümün pişmanlığı yarınımın gaddar sahibi...

2 Ocak 2015 Cuma

baş ağrınız psikolojik mi?




Baş ağrısı hayatımızı derinden etkileyen bir sorun. Uykusuzluk, halsizlik, soğuk hava şartları, alkol, gurultulu ortam baş ağrısını tetikleyen faktörlerdir..

Peki ya psikolojimizin bozuk olması moral bozukluğu baş ağrısı yapar mı? Yani demek istediğim bazen baş ağrısını biz mi çağırıyoruz?

Evet en önemli sebeplerinden biri moraldir. Çok düşünmek, haddinden fazla ağlamak, sinirlenmek gibi eylemlerimizde baş ağrılarımıza sebep. En güzeli biraz duyarsız olmak etrafımızda olanlara. İş yerimizdeki sıkıntımızı orada bırakmak.Eşimizle sevdiğimizle tartıştıktan sonra ağlamamayı başarabilmek.

Biz hayatı çok ciddiye alan ve çok düşünen insanlarız (bırakın biraz karşı taraf duşunsun). Baş ağrısına bile değmeyecek insanlar var ne de olsa. Evet evet tam da onu söylemek istiyorum. Çok başı ağrıyan insan çok düşünen insandır. "bugun biraz ağır konuştum yapmasa mıydım", "keşke o bana bağırdığında ben de cevap verseydim"," yarın doğum gunu unutmayayım" ve daha niceleri var kafamızın içinde dolaşan...

Gunun sonunda bir ağrı. Neden başım ağrıyor ki diye sorgulayanlar için cevabım SEBEP SİZSİNİZ...