Öne Çıkan Yayın

Büyüttüm... Şimdilerde koskoca bir delikanlısın yüreğimde...

Ben yeterince sevdim seni yillar rağmen. Kimsenin ulaşamayacağı yere kaldırdım mazimi.Dokunmaya kıyamadıklarımla sevdim. Sadece uyumad...

12 Temmuz 2015 Pazar

GÜN aydın mı?











Günaydın! Söylemesi basitleşmiş hatta her uyandığında dilindeki temenni. Gün aydın. Sen yoksan gun aydın değil. Ben gun yine karanlık diye uyansam olmaz mı? Kimin için günaydınsa o söylesin. Varsan eğer gece bile günaydın diyebilirim fakat yoksan...


Ben iyi geceler de demeyeyim hatta gecenin iyi olduğu nerde görülmüş sabah bile her yer karanlıkken... Gun aydınlık olmadı bana sensiz, gecemde rüyamda sen varsan iyi. Hafife almıyorum ruyamda gormek bile az buz bir şey değil hani. Mutlu uyanmama sebep ahhhh benim pembe rüyalarım...


Ben alıştım çarşambanın biranda perşembe olmasına. Cumartesinin ağlatarak pazara bağlanmasına. Sahi hangi gündü karanlığı getiren. Unuttum.


 Sana da günaydın benim için doğmayan güneş. Ne getirdin ne götüreceksin.




11 Temmuz 2015 Cumartesi

kısa



Gözlerin diyorum bakınca deniz gördüğüm ,huzur bulduğum istediğim her renk olan gözlerin sahiden bu kadar siyahmıydı...


Aklım almadı seni kalbime verdim













Ağlatan şarkılar, ağlatan gece, ağlatan anılar... Hep mi bu saatlerde çalarsın kapımı. Gelme ya da gitme. Her neysen kal değişme.




Yalnızken çok kişiyim aslında. Bir çok farklı ben var etrafımda. Yüzleri aynı yaptıkları ayrı. An be an seyre daldım benleri. Biri güçsüzlüğün dibine vurmuş ben ve ben o halimi hiç sevmiyorum. Diğeri gelecekten umutlu gülümsüyor, geçmiş geçmiş gibi gözüküyor gerçekten. Aferin bana...



İşte burda bir ben daha mutlusuz. İşte bilirsiniz. Dışarıya mutlu kabuğuna çekildim mi mutsuz. Ben mutlusuz diyorum o halime. Tipik güçlü halim ve guzel saklandığım maskem.


Aman neyse iyiyim iyi ya sen? Boşluk doldurmaca oynadın mı yokluğumda. Tek bir an geldim mi acaba aklına. Sen gelmedin yaşasın,aklım almıyor seni çünkü. Aklım seni sevmemi kabul etmek istemiyor. Kalbime koydum bende. Biliyorum kıymet bilmezsin oyuzden çok yer kaplama diye sıkıştırdım bir kenara...

28 Mayıs 2015 Perşembe

içimden geldi...



Yıkıntıları temizlemek zor. Ardından güneş tekrar doğar mı bilinmez. Nereye gitsen ne söylesen kar etmez. Yara kapanır kapanır da merhemi gelmez.

Koskoca bir yanılmışlık geleceğini gölgeler. Gün gün alır senden gençliğini, güzelliğini, duygularını hatta vicdanını bile. Herkes yalandır yalancıdır. Güven... insanlara güvenmek hayata meydan okumak gibi kuralları baştan yazmak gibi. Zor çok zor...

Şimdi benden aldıklarını nerde saklıyorsun merakım var. İşine yaradı mı aldıkların? Geçen senelerim nerde benim, gülen yüzüm, durmaksızın devam eden konuşmalarım, gerçek ben nerde...

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Sevdiğiniz yalancı aşık mı?







Her insan beyaz pembe mavi yalan söyler. Rengi var mıdır derseniz yoktur. Yalanın karakteri vardır bence. En karakterli yalan küsleri barıştırmak için ya da birini mutlu etmek için söylenen yalandır. Yok yok vazgeçtim yalanın bir açıklaması elle tutulur bir yanı yoktur. Yalan yalandır işte. Peki yalan söylendiğini anlamamızın yolları var mıdır? Tabi ki evet...


İnsan beyni doğru söylemeye programlanmıştır. Haliyle yalan söyleyince organlar harekete geçer. Lisanslı yalancılar bile ufak tefek tüyolar verebilir. Mesela;

1. Yalan söylediğini duşunduğunuz insanla mümkünse yüz yüze görüşün ve göz teması kurun. Gözlerini kaçıracaktır ya da konuyu dağıtacaktır.
2. Yalan söyleyen insan gereksiz açıklamalara girer. Bir anda ayrıntılarda boğulur. Çünkü öncelikle kendi inanmak ister.
3. Siz bağırmazken bir anda gerilim çıkarabilir. Bağırarak su yüzüne çıkmak ister.
4. Tabiki jest mimikler. Burnunu kaşıyabilir, avcunu sıkar, ağzını kapatır tabiri caizse kaşı gözü oynar.
5. Sorularına cevap veremiyorsa soruyla karşılık verir. Bu ona düşünmek için zaman kazandırır.
6. Bir anda gul koklamam senden başkasını gözüm görmez asla yalan söylemem gibi klasik oyunlara girer.
7.Ha bide tabiki biraz sıkışınca hastalığın arkasına sığınır. Ya başına ağrı girer ya sinir krizine ya da ayılıp bayılma numaralarına.

Bunların harici yalan hastalığına yakalanmış yalancı aşıklar kendini olduğu gibi göstermezler. Adını mevkiini eğitimini senin olduğun gibi anlatırlar. Yaşadığı yeri ailesini senin istediğin gibi gösterir. Kısaca kendi hayal dünyasında yaşarlar. Bu vakalar sakıncalıdır. Uzaklaşın...

Tabiki bunlar sadece bir ipuçları. Öyle ki yalan anlaşılır er ya da geç. Sadece biz inanmak istediğimiz için doğruyu söylediğini düşünürüz. Kısaca inanmak istediğimiz için inanırız. Kimse yalanda usta değildir olamazda. Mutlaka patlak verir ve biz görmezden geliriz.

15 Nisan 2015 Çarşamba

Topuklu ayakkabı giyip bir sure sonra ayağının ağrıdığını unutan kadın seni mi unutamaz😊








Fedakardır kadın. Bütün kalbiyle hesapsız sever. Erkekten daha erkek sever hatta. Kırılmaktan korktuğundandır çok konuşması. Merak etmeyin siz kırsanız da arkasını dönmez. Küser belki ama tamir etmenizi bekler. Kapalı kapıları vardır kadının ve sizi o kapıdan içeri aldıysa daha çok sevin. Dedim ya kadınlar aşka hesap sokmaz...


Unutma kalkanları vardır bir kadının. En güçlü silahları hep saklar. Adınızı andığı dudaklarına rujunu, ağlayan gözlerine rimelini sürer. Mutsuz olduğunu anlamanız zor hatta imkansızdır. Daha güçlüdür kadın. Güveni topuklu ayakkabıda arar. En güzel giysilerini ayrılığa saklar. Saçlarını çok sever kadın. Onları da unutmak için harcar. Sizin kadehlerde aradığınızı o kendinde bulur. Değişimi sevmek çoğu kadın. Herşeyi aynı yerli yerinde kalsın ister. Ta ki unutmak kapıyı çalana kadar. O zaman tanıdığınız kadını ve bütün bildiklerinizi unutun. Kadından bir melek çıkarmak yerine canavara dönüştürdünüz. Tebrikler. Artık tırnakları dışarıdadır.


İşte böyle. Eğer ki içinizden benim eşim hep böyleydi diye geçiriyorsanız o geçmişinden yadigardır...

hatırlayamıyorum



Tarifi olmayan bir duyguydu seni sevmek. Nasıl desem kahvenin en acı hali gibi. Ne içmekten vazgeçersin ne de acısını içmek istersin. En soğuk odaydı seni sevmek. İçin sıcacıkken donmak bile tatlı gelir ya insana bazen. İşte tam da öyle.

Küçükken parmağımı değdirdiğim soba gibisin bacası sürekli tüten. Eğreti uykum, korkulu gecem... Her an dumanında boğulacağım sıcacık köşem.

Seni sevmeye tövbe ettim bu ara. Bilirsin tezcanlıyım biraz. Beklemeyi bekletilmeyi sevmem. Aklıma koyduğumu o an yaparım. Ötesini berisini düşünmem. Olmayan hayali birini sevmişim gibi nasıl desem. Sanki hiç görmemişim sanki hiç yaşamamışım sanki hiç olmamışsın gibi. Tanımadığım daha doğrusu tanıyamadığım bir siluet karşımda. Yüzünü dun gibi hatırlayamıyorum artık. Parçalar eksik. Ben yarım. Soyut kaldın ben de. Biraz sevgi, biraz korku. Ötesi net değil. Ötesi uydurduğum hikaye...