Öne Çıkan Yayın

Büyüttüm... Şimdilerde koskoca bir delikanlısın yüreğimde...

Ben yeterince sevdim seni yillar rağmen. Kimsenin ulaşamayacağı yere kaldırdım mazimi.Dokunmaya kıyamadıklarımla sevdim. Sadece uyumad...

2 Eylül 2015 Çarşamba

Acıya gülmek



Gelmesen de olur bana. Ben sensiz de yaşarım. Yaşamak derken düşündüğün yaşamak değil. Kendime iyi bakarım yani. Yine yemek yerim, yine hasta olmamak için üzerimi örterim. Yine gezerim ellerim cebimde. Gülmek yakışır her insana. Sensizde gülerim ben. Seni sensizde sevebilirim. Hayatıma kaldığım yerden devam ederim. Bir sensizlik dolaşır damarlarımda onu da görmezden gelirim. Kendime iyi bakarım yani. Yaşarken de ölebilirim.

1 Eylül 2015 Salı

sen bahar ol ben son olurum...



Hoşgeldin sonbahar. Önceden istemezdim bir türlü gelmeni. Daha gençtim demek. Sonra yavaşça silahımı yere bıraktım ve ellerimi kaldırdım. Teslim oldum. Artık yandaş olduk seninle ben de yaprak dökümü yaşıyorum içimde.


Zaten bana yaz iyi gelmedi. Sevemedim kahkahaları, sokakların neşesini, güneşin alaycı halini, kuşların cıvıltılarını. Herşey rengarenk capcanlı. Aralarında gizleyemedim yalnızlığımı. Şimdi çiçekler solacak, rüzgar insanları süpürecek bir bir. Sen benim her mevsimimsin. İçimin dışa vurulmuş halisin. Herkes görsün seni ve sende ki beni. Nasıl da hırçın nasıl da yaza öfkeli...

29 Ağustos 2015 Cumartesi

kahve içimlik kal




Kahvenin içimi ruh haline göre değişiyor nedense. Keyif kahvesi, fal kahvesi, uyku açıcı kahve, yorgunluk kahvesi. İşte ben de bugün yorgunluk kahvemi içtim en köpüklüsünden. Yalnızda içilmiyor şu meret. Sohbet istiyor yanında. Hani kahvenin kırk yıl hatırı vardı. Yorgunda olsa o kadar yılın bir gününü çalmak istiyor insan. Biraz da acı geldi bugün tadı. Belki de kahvemin şekeri sendin. Seninle içince daha güzeldi kahvelerim.


Farketmeden düşünürken soğuttum zaten. Ben mi seni bitirdimmm sen mi beni bilemedim.

25 Ağustos 2015 Salı

İstan- BUL









Şehrin ışıkları gözümü alıyor bugün. Parmaklarımın arasında sıkıca tuttuğum bir sigara, bir o yanıyor bir ben. Bende ki tek ışık sigara o da zaten sönük kalıyor kalabalıklara. Ansızın bitiveriyor ve yine yalnız kalıyorum.


Bir şarkı çalıyor uzaklardan "apansız penceremde gülümsüyor güneş ne güzel. Bütün parmaklarım tıkır tıkır işliyor. İştahla biliyorsun yaşamaktır aşk. Geceyle gündüzün sessiz geçişimidir bir uyku boyunda. "  Sanırım unutuluyorum. En büyük korkumdu unutulmak. Hatta unutulmakla kalmayıp unutuyorumda. Unutulmadan unutmam çünkü ben. Dinlediğim şarkılarda gözümde canlanan bir anım dahi yok. Ne acı!


 İstanbul siliniyorsun yavaş yavaş, güzelliklerin geçiyor benden. Sahte ışıklarından gözlerim kamaşmıyor artık. Hatta aksine gülüyorum sana. Sen de en az ben kadar yalnızsın. Sevilmek için çaba harcama farkın yok benden ışığın söndüğü an sen de uyuyorsun  ben de...İstan - BUL. Hadi sıra sende bul beni adın gibi. Beni de yaşat sende! Yalnızlığıma da yer ver bu şehirde.

24 Ağustos 2015 Pazartesi

Kaç yaşındasın AŞK








Kaç yaşındasın AŞK ? Daha kaç umutlar tüketip üzerine yeni umutlar ekeceksin. Elden ayaktan düştüğünü görebilecek miyim.  Daha kaç kişinin önce yüreğini titretip sonra ellerinden kayıp gideceksin. Uykuya düşman aşk! bana gelince kaç yıl süreceksin. Sadece bir oyundan ibaretsin. Büyük bir hevesle yenmeyi beklerken bir anda oyundan çıkaran sensin. Herkesin yerini biri doldurur, oyuna yenileri girer. Elbet biri oyunu daha güzel oynar ve hep onunla eş olmak istersin, yani sen kalleşsin aşk. Hep birinde kalmazsın konar göçer gibisin. Aman diyeyim bana gelme. Misafire yer yok bende. Zaten yaşlısın bence, bana gelince ölürsün sen.



KOR- ku






Keşkeleri olur insanın hayatta. Keşke tanımasaydım, görmeseydim, sevmeseydim... Geriye kalan bir takım korkulardır aslında keşkeye sürükleyen. Tanımamak değil önemli olan bıraktığı izlerdir. Yeni gelene açılacak sayfa kalmamasındandır. Yeniden sevmek için cesareti kalmamıştır artık. O keşkeler iliğine kadar sömürmüştür insanı.





  Yağmurdan sonra gelen güneş ne kadar ısıtırsa içini sen de öyle ısıt. Düşünürken bile yokolabilirim bakışlarında. Çeyizim korkularım, yüzüğüm keşkelerim. Yanlışlıkla sevmiştim oysa ki. Bilemedim hesabının bana kesileceğini. Hesap yapmak bana göre değil. Öğrendiklerimle geleceğim sana. Hayat bana da dersler çıkarmayı öğretti. Mesela artık masadan ödeyebileceğim kadarını alıp yerim. Hatta gerekirse aç kalırım. Iııııı mesela güvenmek eylemini artık daha aralıklı yapacağım. Yarı yolda kaldığım oldu. Yarıda bırakmayı bilemem ben ama mesela hiç çıkmam o yola. Daha ufak adımlarla yürümeyi öğrendim ben bu zamanda. Kayıp düşmek yerine bir vakit daha geç giderim sana.

Sana gelir, sana giderim, sana severim, sana gülerim... Hep sencil olayı seçtim. Yanlış seçimlerimin üzerine bir çizgi çektim. Artık gelmişine geçmişine giderim. Bana severim. Bana gülerim.

Korkularım bile eskimiş pişmanlıklarım gibi. Unutulmak artık çokta önemli değil. Önem verince de gittiğini gördüm. Ağlamanın da bir şanı var öyle herkese o taç takılmaz. Ağlarken de güleni gördüm. Yaşadım, tanıdım, gördüm, bildim ve ben artık yanmaktan da korkmuyorum




20 Ağustos 2015 Perşembe

İyiyim sen?




Hayat işte! yuvarlanıp gidiyoruz. Bazı geceler efkar basar dört bir yanımı, bazen de hayat dolu bakar gözlerim ellerim semaya açılırken. Bir umut dünyası yaşamak, yaşamak sendin, yaşamak ben, yaşamak bizdik öncelerden.


Şimdilerde yaşamak dolaşıyor damarlarımda. Öyle bir yaşamak ki sessiz, sakin, kimsesiz. Yaşamanın anlamı iki ayaklı yaratıklarda saklı değildi belki de. Yaşamak gidemeyeni sevmekti. Bir çiçek, bir saat, bir oyuncak yahut bir resim. Dedim ya hayat işte yuvarlanıp gidiyoruz...